26 Ağustos 2012 Pazar

Batı Cephesinde Yeni Bir Şey Yok

Yazar: Erich Maria Remarque

Yayınevi: Everest Yayınları
Çevirmen: Burhan Arpad
Sayfa sayısı: 216
Basım tarihi: Mayıs 2012

Altını çizdiğim bölümler:
"Biz on sekiz yaşındakiler için onlar (öğretmenler), yetişkinler dünyasına aracılık ve yol göstericilik yapacaklar; iş, görev, kültür, ilerleme ve yarının yolunu onlar göstereceklerdi. Onları zaman zaman alaya aldığımız ve küçük oyunlar oynadığımız olurdu, ama aslında onlara inanıyorduk. Onların temsil ettiği otorite kavramını bizim kafalarımız, daha büyük bir anlayış ve daha insanca bilgiyle bir tutuyordu. Fakat gördüğümüz ilk ölü, bu inancı parçaladı. Bizim yaştakilerin onlardan daha dürüst olduğunu anlamak zorunda kaldık. Onların bize olan bütün üstünlüğü süslü cümleleri ve açıkgözlülükleriydi. İlk yaylım ateş bize yanlışımızı gösterdi ve onların öğrettiği dünya görüşünü çökertti." (s. 9-10)

"On haftalık bir askerlik eğitimi gördük ve bu sürede on yıllık okuldan daha etkili değiştirildik. Parlatılmış bir düğmenin Schopenhauer'ın dört cildinden daha önemli olduğunu öğrendik. Ahlaki değerlerin değil kundura fırçasının, düşünün değil sistemin, özgürlüğün değil zorbalığın daha ağır bastığını önce zorla, sonra öfke ve kayıtsızlıkla öğrenmiş olduk. Askere hayranlık ve iyi niyetle koşmuştuk. Ama bunları içimizden söküp uzaklaştırmak için her şey yapıldı. Süslü üniformalı bir postacının üzerimizde, eskiden ana babalarımızın, eğitmenlerimizin ve Eflatundan Goethe'ye kadar bütün bir kültür çevresinin etkisinden daha fazla kudreti bulunduğunu ise üç hafta sonra hiç yadırgamıyorduk artık." (s. 17)

"Toprak, herkesten çok asker için önemlidir. Bir asker bedenini şöyle bir toprağa bastırdığı, ateş korkusuyla yüzü ve her yanıyla kendisini toprağa gömdüğü zaman toprağı tek dostu, kardeşi ve anası bilir; korkusunu ve çığlığını onun sükun ve güven dolu kucağına boşaltır. Toprak da bütün bunları bağrına basar; bir hayata on saniyelik bir ömrü bağışlayıp sonra onu yeniden kavrar; hem de bir daha bırakmamak üzere kimi zaman." (s. 41)

"Bizler genç falan değiliz artık. Dünyayı fethetmek istediğimiz falan da yok. Kaçan kimseleriz. Kendi kendimizden kaçıyoruz. Kendi hayatımızdan kaçıyoruz. On sekiz yaşımızda dünyayı ve hayatı sevmeye başlamıştık. Sonra da aynı şeylere ateş etmek zorunda kaldık. Patlayan ilk obüsler, kalbimize rastladı. Eylemlerle, çabalarla ve ilerleyişlerle ilgimizi kestiler. Böyle şeylere inanmıyoruz; savaştan başka bir şeye inandığımız yok." (s. 66).

"Gencim, yirmi yaşındayım. Ama hayatta umutsuzluktan, ölümden, korkudan ve acı uçurumuna sürükleyen anlamsız bir dıştanlığın kösteklemesinden başka bir şey tanımıyorum. Milletlerin birbirlerine zorla düşman edildiğini ve hiç ses çıkarmadan, hiçbir şey bilmeden budala, uysal ve bönce birbirlerini öldürdüklerini görüyorum. Dünyanın en zeki beyinlerinin, bütün bunları daha ustaca ve daha devamlı yapmak için yeni silahlar ve yeni laflar bulduklarını görüyorum. Benim kuşağımın bütün insanları, ister bu taraftan, ister karşı taraftan olsun, bütün dünyadakiler de benim gördüğü gibi görüyor ve bunları benimle birlikte kuşağım da yaşıyor. Günün birinde savaşsız bir döneme kavuşursak acaba bizlerden ne umarlar? Yıllar boyunca bütün işimiz gücümüz adam öldürmekti. Hayatta ilk mesleğimiz buydu. Hayat üzerine bilgimiz ölümle sınırlanıyor. Bundan sonra daha neler olacak? Bizler ne olacağız?" (s. 194) 

Arka Kapak:
Savaşın incittiği insanlara bir ses veren Erich Maria Remarque, bize hatırlattıklarıyla her zaman el üstünde tutulması gereken bir yazar. Savaşın dehşetini, beraberinde getirdiği yıkımı, insanoğlunu birbirine nasıl yabancılaştırdığını birinci ağızdan, çarpıcı bir şekilde dile getiren Remarque, savaşla ilgili bildiğimizi sandığımız gerçekleri sorgulamamızı sağlarken, edebiyatın ne kadar güçlü ve ölümsüz bir kaynak olabileceğini de bir kez daha kanıtlar.

Remarque’ın, I. Dünya Savaşı’ndaki bir grup askerin hikâyesini on dokuz yaşındaki bir çocuğun gözlerinden anlattığı Batı Cephesinde Yeni Bir Şey Yok, yayımlandığı günden bu yana, devamı niteliğinde olan Dönüş Yolu’yla birlikte tüm dünyada büyük ilgi görmeye devam etmekte. Canlı çarpışma sahnelerinin yanı sıra savaşın abesliğinin ve askerlerin ıssızlığının vurgulandığı cephe arkası bölümleriyle de okuru içine hapseden roman, Yaşar Kemal’in sözleriyle “bugün de taptaze, bugün de her okuyucusu tarafından yeniden yeniden yaratılarak uyarıyor, direnme gücü veriyor.” 20. yüzyıl dünya edebiyatının bu önemli yapıtı, şimdi Everest Yayınları’nın dünya klasikleri dizisindeki yerini alıyor.

Hiç yorum yok:

Yorum Gönder